Ana Sayfa
İletişim
Ziyaretçi defteri
KUTSAL KİTAP
İSLAMİYET VE SORULAR
PAPA VE KİLİSE
ÇOK ESKİ HRİSTİYAN VAAZLARI
SIRLI OLAYLAR
MİSYONERLİK
NEDEN HRİSTİYAN OLDULAR
KİTAPLAR
İSA MESİH
ARAŞTIRMALAR
=> Efkaristiya nedir?
=> Hristiyanlık nedir
=> Hristiyan Ahlakı
=> Kurtuluş Kavramı
=> Teslis
=> Son arınma ya da Araf
=> Ayin'in Tarihçesi
=> Da Vinci Şifresi Hakkında
=> Aziz'lerin Sözleri
=> İncil Hz. Muhammed’in gelişinden söz ediyor mu?
=> Neden Kuran-ı Kerim’i kabul etmiyorsunuz?
=> İsa Mesih’in Beden Alması
=> Kişi yaşamı İsa'ya nasıl adayabilir?
=> Cennet - Cehennem
=> İsadan başka yol yokmu
=> İsa gerçekten dirildi mi?
=> Hristiyanlıkta melek inancı
=> Hristiyanlıkta Oruç, Nasıl Oruç tutulur
Ayin'in Tarihçesi

Ayin'in Tarihçesi



AYİN'İN KISA TARİHÇESİ

Çıkış

M. Ö. yaklaşık 1250 yılında, Rab, Yahudileri Mısır'daki esaret yaşamından kurtararak onları vaadedilen yere götürdü. Bu kaçışın nasıl olduğunu Eski Ahit'in ikinci kitabı Çıkış'ın
14. bölümünde okuyabilirsiniz.Mısır'dan ayrılmadan bir gece önce Paskalya Yemeği'ni yediler (Çıkış 12, 1-28). Yedikleri şeyler, ateşte pişirdikleri kuzu eti, acı ot adını verdikleri bir bitki, geleneksel olarak yaptıkları sulandırılmış şarap ve mayasız hamurdan yapılan ekmekti. Eğer maya kullanmış olmasalardı yapacakları uzun yolculuk boyunca yiyecekleri ekmek kısa sürede bayatlardı.

Birkaç ay sonra Sina Dağı'na vardılar. Musa Peygamber aracılığıyla Rab kendi halkıyla bir anlaşma yaptı. Her zaman onların koruyucusu ve Rabbi olacaktı.Buna karşılık onlar da coşkuyla şöyle bağırdılar: "Rabbimiz YAHVE'nin bizden istediği tüm emirleri yerine getireceğiz." Bunun üzerine Musa kurbanın kanını eline alıp şöyle dedi: "Bu kan YAHVE'nin sizlerle yaptığı anlaşmanın kanıdır." Sonra hepsi birden bu anlaşmayı bayram sevinciyle dans edip kutladılar. (Çıkış 24).

O zamandan bu yana Yahudiler kullandığımız takvim gözönüne alınırsa yılın dördüncü dolunayı olduğunda, bu günün yıldönümünü o gece kutlayıp paskalya yemeğini yemektedirler. Mesih İsa ve daha sonra göreceğimiz gibi havarileri de bu geleneği sürdürmüşlerdir. Bugün bile Yahudi aileler her Cumartesi ve tabii ki her Paskalya Günü'nde bunu kutlamak için biraraya gelirler. Bu yemek sırasında kendilerine verdiği nimetlerden ötürü ve özellikle de uzun yıllar süren köleliklerinden kendilerini kurtardığı, onlarla Eski Ahit'teki anlaşmayı yaptığı için Rabbe şükrederler. Bugün Kilise'de söylenen, "Bütün evrenin yaratıcısı olan Rabbe övgüler olsun," eskiden beri Yahudiler'in söylediği duanın aynısıdır. Bu dini yemek törenlerinde insanlar sadece geçmişteki bir olayı anımsamakla kalmıyor, bu olayı en gerçek biçimiyle o günkü detaylara bağlı kalarak günümüzde de canlandırıyorlar.

**********


Son Akşam Yemeği Ölmeden önceki gece, Mesih İsa Kudüs'te havarileriyle toplanıp yukarı odada Paskalya Yemeği'ni yedi (
Matta 26,17). Yemek için odaları aydınlatmak evin hanımının görevi olduğu için büyük bir ihtimalle Meryem Ana da orada bulunmaktaydı. Konuyla ilgili en eski belge Aziz Pavlus'un Korintliler'e Mektubu'dur (ll, 23-25). Orada bulunanların hepsi, bu kutlamanın nasıl yapıldığını biliyorlardı ancak Mesih İsa bu yemek sırasında umulmadık bazı değişiklikler yaptı.

Grupta bulunanların ellerini yıkamak en genç olanın göreviydi. Ama Mesih İsa, karşılıklı sevgi ortamında bunun yapılmasını istediğini göstermek için havarilerinin ayaklarını yıkadı. Rabbin kendilerine bahşettiği ekmek için şükredip geleneksel olarak söylenen sözlere birkaç ekleme yaptı. O'nun sözleri şöyleydi: "Bu benim vücudumdur."

Sina Dağı'nda Hz. Musa: "Bu, yapılan anlaşmanın kanıdır," demişti. şimdi Mesih İsa kupayı alıp: "Bu benim kanımdır, yeni anlaşmanın kanıdır," diyor. İsrail halkının büyük göçü sırasında kurban edilen Paskalya kuzusunun kanı Sina Dağı'ndaki anlaşmanın belgesi yerine geçmekteydi. şimdi Allah'ın Kuzusu sadece İsrailliler'le değil de tüm insanlarla bu yeni anlaşmayı geçerli kılmak için Kafatası adı verilen ölüm mekanında yine dağda kendi kanı ile mühürleyecekti. Havariler bunu anlamışlar mıydı bilinmez. Belki de pek çok şeyde olduğu gibi bunun sırrını ancak diriliş ten sonra kavrayabilmişlerdi. Fakat bu, tamamen sürpriz olmasa gerek. Daha önceden Mesih İsa, kendisini hayat ekmeği olarak adlandırmış ve "Benim vücudumu yeyip kanımı içmedikçe hayat bulamazsınız" demişti. Bu sert bir ifadeydi ve pek çokları O'un terketti. Petrus bile söylenenleri anlamamış "Ya Rab, kime gitmemiz lazım? diye sormuştu (Yuhanna 6, 22-66).

Mesih İsa ise, "Bunu beni anmak için yapın" dedi. O günlerde Hıristiyanlar ekmeği bölme adını verdikleri ayin için evlerinde toplanmaktaydılar (Havarilerin İşleri 11,42). Fakat Pavlus gerçek birlik ve beraberlik ve sevginin olmadığı Efkaristiya Yemeği'nin kutlanmasını bazı Korintliler için yasaklamak zozorunda kaldı (1. Kor. 11,17-34).

**********

İlk Kilise

Görüldüğü gibi AYİN, Yahudiler'in kutladığı geleneksel dini bayramlardan farklı olarak kutlanmaya başlandı. Bunda başka bir etkileşim daha söz konusuydu: Yahudiler, kurbanı ancak Kudüs'deki tapınakta sunabilirlerdi. Oysa her cemaatin kendi sinagogu vardı. Burası onlar için, okul, yetişkinlerin öğrenim gördüğü ve ibadet edilen yer anlamına geliyordu. Kısaca tüm toplumsal yaşamlarının odak noktasıydı.

Luka İncil'inde (4-16) kutsal gün olan şabat günü sinagogda yapılan ibadetle ilgili bilgiler mevcuttur. Eski Ahit'ten bir bölüm yüksek sesle okunduktan sonra bir din adamı bunun ne anlama geldiğini açıklıyordu. Daha sonra cemaat dua edip mezmurları ilahi şeklinde söylüyordu.

İlk Hıristiyanlar kurban bayramını kutlamadan evvel doğal olarak dua ederlerken Yahudiler'den, atalarından gördükleri şeyleri benimsemişlerdi. Daha sonra İncil yazıldığında yeni kitaptan okumalar da ayine dahil edildi. Cennet Ekmeğini bölüp paylaşmak, aynı zamanda da Rabbin sözünü ekmek gibi bölmek, yani okunanların manası açıklamak, kutladıkları gizemli olayı en iyi şekilde kavrayabilmelerini sağlamak Episkopos'un göreviydi. Bu ayine Rabbe şükretme manasına gelen Efkaristiya, Rabbin sofrası, ekmeğin bölünmesi gibi değişik isimler verilmekteydi. Daha sonraları batıda bu ayine AYİN, doğuda ise Kutsal Okumalar adı verildi.

Önceleri kullanılan dil İbraniceydi. Yunanca ortak dil olduğunda ise bu dil Efkaristiya'da kullanılmaya başlandı. Efkaristiya ayini sıcak bir ortamda evlerde kutlanmaktaydı. Hıristiyarlar'ın gizlenmek zorunda kaldıkları kıyım dönemlerinde bile bazı kişilerin öne sürdüğü gibi bunu yeraltında (katakomplarda) yapmıyorlardı. Katakomblarda sadece ölenlerin yakınları, şehitler ve onların merhum anıları için dua etmek üzere bir araya gelip bu ayini yapıyorlardı. Bu yerler o zamanki düşmanlarından gizlenmiş olduğundan ilk Hıristiyanlar hakkındaki bilgilerimiz duvar yazı resimlerinin bulunduğu yerler ile Yunanca tek tek harflerinin gizli anlamı Mesih İsa, Allah'ın Oğlu ve Kurtarıcı demek olan "ichtus" (balık) kelimesinin bulunduğu yerlerdir (İesous Christos, Theou Huios, Soter).

Romalı şehit Aziz Justin bize AYİN ile ilgili ikinci yüzyıla, Hippolitus ise daha önceki döneme ait bilgiler vermektedir. Bu törenler yapılan dualar, ekmek ve şarabın sunulması, barış dileyerek selamlaşma, hatta yardım için toplanan bağışlar dahil bugün yapılanlarla aynı özellikleri taşımaktaydı.

**********

Kilise Kuruluyor

İmparator Konstantin'in dördüncü yüzyılda Hıristiyan olmasıyla kiliseye de saygı duyulmaya başlandı. Gerçek iman sahibi olsun olmasın pek çok sayıda insan kiliseye katıldı. Bazıları ise gerçek imana sahiptiler. Gittikçe artan sayıdaki Hıristiyanlar için Roma tarzında Yunanca saray manasındaki basilika adı verilen çok amaçlı büyük binalar ve kiliseler inşa edildi. Bunun sonucu olarak AYİN havası içinde yenilen yemek sıcaklığından biraz uzaklaşarak daha resmi bir şekle büründü. Bu dönem boyunca kilisede yapılan ibadetin düzenindeki gelişmeler bazı esnekliklerin olması sayesinde mümkün olmuştu. Binalar büyüktü ama hareket, tören ve insanların katılımı Rabbin kutsal halkının "eklesia" yani mevcut olduğunu göstermekteydi.

Kilise büyüdükçe bazı şeyler de değişmeye başladı. Din adamları daha fazla önem kazandılar. Buradan insanların Efkaristiya'nın özünü oluşturan komünyon alımının önemini yitirme eğiliminde olduklarını görmekteyiz. Bir ayin sırasında Aziz Ambrose "Bize günlük ekmeğimizi ver diye dua edip hala senede sadece bir kez bu ekmeği almaya geliyorsunuz" diye eleştiride bulunuyor.

İmparatorluk içinde Yunanca'nın yerini Latince aldığında ilk olarak Afrika, sonra da Roma'da AYİN bu dilde yapılmaya başlandı. Latince diğerlerine göre kaba sıradan insanların kullandığı bir dildi. Geçmişten miras kalan Yunanca'nın bırakılmasından üzüntü duyan ve yapılan yeni Latince çevirileri beğenmeyenlere Aziz Augustinus cevap vermiştir. Yunanca ve Latince konusunda uzman olan Augustine, "düşünülmesi gereken tek konunun insanların kendilerine okunanları, söyledikleri kelimeleri ve ilahileri anlamalarını sağlamaktır," diyor. Kutlanıyor olmasına karşın Noel ancak bu yüzyıldan sonra kutlanmaya başlandı. Hıristiyanlar güneş tanrısı için yapılan 25 Aralık mevsim dönümü kutlamalarını Noel olarak kabul ettiler. Yeni güneşin doğumu artık doğruluk güneşi Allah'ın Oğlu'nun doğum günü olarak kutlanmaya başlandı.

Derleyen: Angela Dei

 


TOPLAM 31506 ziyaretçi (48632 klik) kişi burdaydı!
azizmeryem.tr.gg .
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol